Thomas Mann son eseri olarak tasarladığı Doktor Faustus'ta bizi mağrur bir sanatçının besteci Adrian Leverkühn'ün gerilimli dünyasında dolaştırıyor. Ruhu yaratma arzusuyla dolup taşsa da akılcı ve duygusallıktan uzak mizacını dizginleyemeyen Leverkühn'ün gerilimi yaratma gücünün önündeki en büyük engeldir. Şeytan Le-verkühn'ü bu zayıf noktasından yakalar: Yaratıcı zihnin dışavurumu olmaksızın anlamsız kalmaya mahkûm bir varoluştan kurtulmanın bedelini sanatçıyı zührevi bir hastalığın pençesine düşürerek ödetir. Ancak kötülüğün sağlayabileceği bir deha bir yaratıcılıktır bu ve Thomas Mann'ın estetiğinde halkların faşizmle zehirlenmesini temsil eder. Mann'ın gelişkin toplum ruhunun insan bedeninde arkaik ilkelliğe teslim oluşu şeklinde yorumladığı toplumsal alanda tehdidini dün olduğu kadar bugün de hissettiren bu kronik siyasi mesele romanda estetik ruh ile burjuva yaşamı arasında uçurum oluşturan bireysel düzlemde karşımıza çıkar.
Dünya edebiyatının kültleri arasında tartışmasız bir yeri bulunan Mann'ın bu son büyük eseri Faust miti ile bağlantılı bir sanatçı romanı bir çağ ya da toplum romanı müziği dil ile ifade etmeyi amaçlayan deneysel bir roman ya da epik anlatının bütün katmanlarına yayılan sanat kuramına dair bir deneme olarak farklı perspektiflerden okunabildiği için de bu kadar kapsamlı.