17 Mart 1921: On gün boyunca aralıksız devam eden top sesleri bu sabah aniden kesildi. Petrograd'ın üstüne bir gece önceki susmayan silah seslerinden daha ürkünç bir sessizlik çöktü. Hepimiz merak içindeydik ama ne olup bittiğini öğrenmek imkânsızdı. Akşama doğru bu gerginlik sessiz bir korkuya dönüştü. On bin ölü veren Kronştadt zaptedilmiş kent kan gölüne dönmüştü. Yıkılmıştık. Çökmüş bir vaziyette oturarak gözlerimi geceye diktim. Petrograd siyah kefen içinde korkunç bir ceset gibi asılı duruyor sokak lambaları bu cesedin baş ve ayak uçlarında yanan mumlar gibi solgun sarı ışıklarıyla titreşiyordu.
1 Aralık 1921: Trendeyim. Rüyalarım yok olmuş inancım yıkılmış yüreğim sanki bir taş! Matuşka Rossiya binlerce yarayla kanıyor toprağına ölüler saçılmış. Donmuş tren penceresindeki parmaklığı kavradım ve hıçkırıklarımı bastırmak için dişlerimi sıktım.
Saint-Tropez 1931: Hayatım. En yüce doruklarına tırmandığım gibi en derin dehlizlerine de indim. Amansız acılarıyla yoğruldum gürül gürül akan neşesiyle coştum. Kâh en koyu umutsuzluklara kâh en ateşli umutlara kapıldım. Hayatımı doludizgin yaşadım.
Kök salıp ardından ıstırapla topraktan sökülmek yerine son yudumuna kadar içip kadehi yere çalmak gerek.
İlk kez 90'lı yıllarda Kaos Yayınları ile birlikte yayımladığımız iki ciltlik Hayatımı Yaşarken'in gözden geçirilmiş yeni basımını 68 Devrimi'nin 50. yılını kutlamak üzere yayımlıyoruz.