Evet Mehlika dün gece anımsarsan şenlikli sesleriyle gökyüzünün alçak yerinden üzerimizden bir kuş sürüsü geçmişti.
Tam fırının önündeydik sanırım. Sana 'Bak Mehlika kuşlar' demiştim. Sen de bana 'Hep geçiyorlar buralardan bizim evin üstlerindeyken alçalıyorlar sanki beni görüyorlar pencerede ve 'gel seni de götürelim' diyorlar sonra da denize doğru çığlıklarla akıp gidiyorlar...' demiştin. Bununla ne demek istediğini sormuştum sana. Gecenin o yapışkan sıcağında bana sarılarak bir titreme nöbeti geçirdin ve 'Yollarda bir kez gördüğümüz insanı bir daha göremeyiz o yaşıyor olsa da bir ölü gibidir bizim için bir kez daha onu görmek milyonlarda bir olasılıktır... Geçerken baktığımız bir ağacı da evimizin üstünden uçup giden kuşları da' demiştin. Sana yeniden sormuştum ellerini sıkı sıkıya tutarak yalvararak sormuştum 'Ne demek istiyorsun' diye. 'Hiç' dedin 'bizler de kuşlar ve ağaçlar gibi bir görümlüküz; bir varız bir yok olacağız; ha yerde ha gökte... Fazla yaşamakla az yaşamak arasında acıyı çoğaltmaktan başka ne fark var ki' demiştin bana.
"İzmir'de Üç Gün ve Bir Gece"de hayata henüz yirmilerinde denize kendini bırakarak veda eden şair Mehlika'nın acı dolu hayat hikayesini okurken bir taraftan da acılarını dindirme konusunda ona yardımcı olmak isteyen genç dergi editörünün çabalarına tanık olacaksınız.