Seksenli yılların sonuydu; açlıkla ne bulursak okuyorduk. Ankara Fransız Kültür Merkezi'nin kütüphanesine dadanmıştım ve adını duyduğum büyük yazar olduğu söylenenlerin kitaplarını hatmediyordum. Hatta hoş bir duygu kimi kitapların arkasında o kitabı daha önce alıp okumuş olanların ismi olurdu. Birçok kitapta Bilge Karasu ismine rastlamak hoşuma giderdi sonra da gider Bilge Bey'e "bakın aynı kitabı ben de okudum" derdim aynı Üç Kadın'da olduğu gibi. Belirtmek elzem: Ben bu kitabı Philippe Jaccottet'nin mükemmel çevirisinden okudum. Tam da o yıllarda Ankara'da Gece Yayınları'nı kurmuştuk. Yayın listesi oluştururken beni derinden çarpan iki kitabı mutlaka dahil etmem gerektiğini düşündüm. Biri Italo Calvino'nun Görünmez Kentler'iydi (ki onu basamadık) diğeri de elinizde tuttuğunuz Robert Musil'in Üç Kadın'ı. Ve kitabı sevgili dostumuz Zehra Yılmazer çevirdi bastık ve yıllar içinde birkaç baskı daha yaptı bu kitap. Zehra her seferinde çevirisini daha da yetkinleştirdi. Büyük bir okuma keyfidir Üç Kadın. Musil'in şaheserlerindendir. İkinci öykü "Portekizli Kadın"ın başlangıç cümlesi ise bence tarihe geçmelidir eğer bir "muhteşem başlangıç cümleleri tarihi" yapılacaksa. Bakın göreceksiniz.