Divan şiiri için "bir seçkinler edebiyatıdır, saray harcıdır, reaya bilebilmez" kabulü, Ahmet Güner gibi, İskender Pala gibi, Mehmet Kaplan, Mehmet Çavuşoğlu gibi birkaç seçkinin sayesinde artık geçerliliğini yitirmiştir. Urfalı Nabi'nin neresi saraylıdır? Nizami, Karaman'ın bir garip çocuğudur. Nef'i Erzurum'un dadaşı, Ahmet Paşa Bursa'nın göçmenidir. Fuzuli Bağdat ilimizin bir garip türbe bekçisi, Yahya Taşlıcalı, Arnavut asıllı bir yoksuldur. Helaki Konya'nın bir köyünden, Zati, Balıkesir'in yaylasındandır. Neşati Edirne mevlevihanesinin yoksul dervişi, Necati Kastamonu'nun fakir Türkmeni'dir. Neresi saraylı bu zevat'ı kiramın?
Hasılı, bizim "Divan Edebiyatı"mızın dünya edebiyat tarihi içinde sahip olduğu "fevkalade" çizgiyi bugünün meşgul insanı fark etmese de bu durum onun değerini elbette etkilemez. Aradabir de olsa elimizdeki şu çalışmaya benzer seviyeli yayınlar bizi kendimize, değerlerimizi huzura getiriyorlar.
Kamil Uğurlu