1927 yılında filizlenmeye başlayan Rus Göçmen Edebiyatı, Ekim Devrimi nedeniyle yurt dışında yaşamak zorunda kalan Rus edebiyatçıların yazın serüveninden oluşan bir varoluş ve sürgün fenomenidir. Ana vatanlarını ve her türlü toplumsal ya da bireysel desteği yitiren, varoluşun acı gerçekleriyle yüzleşen Rus göçmen edebiyatçılar, bu kayıplara karşılık önemli bir kazanım olarak özgürce üretebilme olanağı edinirler. Elinizdeki kitapta incelediğimiz İvan Alekseyeviç Bunin, Vladimir Vladimiroviç Nabokov ve Nina Nikolayevna Berberova, göçün ilk dalgasındaki eski ve yeni kuşağın temsilcileri olduğundan bu dönem eserlerindeki müzik izleğini bütüncül şekilde değerlendirmemize olanak sağlamaktadır. Eski kuşağın en önemli temsilcilerinden İ. A. Bunin, göç etmeden önce Rusya'daki en gözde edebiyatçılardan biridir. Yeni kuşağın en tanınan ismi olan V. V. Nabokov, sanatı ve yaşamı çalkantılarla dolu entelektüel bir yazardır. Özellikle biyografik eserleriyle Rus kültürünü Avrupa'da tanıtmayı başaran N. N. Berberova ise kadın bir edebiyatçının kaleminden müzik izleğini görme fırsatını sunar. Yazınsal üretimlerinde İ. A. Bunin ve N. N. Berberova, müziğin derinliklerine inip Rus müzisyenlerin izini sürerken V. V. Nabokov bu kadim olgudan daima kaçınmaya çalışır. Bu çalışma, ana vatanlarından uzakta varoluş mücadelesi veren ve kültürel duyarlılıklarıyla öne çıkan bu üç önemli edebiyatçının gerek yaşamlarında gerek sanatlarında müziğin izini sürerek yazınla müziğin kesişim noktalarını incelemeyi amaçlamaktadır.