Ahmet gökyüzünün yıldızlarla parıldayan sonsuzluğuna dalıp gitmişti. Bu manzara; birkaç saat sonra saniyede dört milyon ton Hidrojenin Helyuma dönüştüğü güneşle birlikte yerini mavi sonsuzluğa bırakacaktı. Bu sınırsız tertibin harikulâdeliği karşısında âdetâ başı döndü; gönlünün derinlerinden kopup gelen Tevhid Kelimesi ile ürperdi: 'La ilahe illallah...'
Yanında kendisini takip eden Karabaş birden hızlanarak ilerde yolun kıvrıldığı köşeye doğru koşmaya başladı. Oradaki çalılığa girip havlaması üzerine o da merakla oraya yaklaştı. Köpeğin hırladığı çalının dibinde kıvrılmış yatan birisi vardı. Adamın yandan görünüşü pek yabancı değildi. Yanına vardığında bir de ne görsün... Bu Kara Sabri'ydi. Karnının altında kan göllenmiş; gözleri yarı açık derin derin inliyordu.