Toplumsal gerçekliğin belirlediği duruş, sanatçıyı, inanç zeminine sürüklüyorsa, burada bir terslik var demektir. Çünkü değiştirilmesi gereken gerçeklik, onun dışına çıkılarak kavranabilir. Buysa, bastığımız zeminin inanç zemini değil, bilime - anlama zemini olmasını gerektiriyor. Sanatçı doğrulardan, gerçeklerden, haklılıklardan örülü bir egemenlikçi oluşum karşısında da, her türlü egemenlik ve eşitsizlik ilişkisinin meşruiyetini reddeden bir zeminde olabilmelidir. İşte o zaman politika, sanatçı için bir olanaktır. Aksi halde verili estetik ve etikten kopamaz. Buysa, kendi ütopyası için yürüdüğü vadinin önünü tıkamaktan başka nedir ki!
-Ahmet Telli-