Frankfurt Okulu mutlak doğruyu reddeder ama "hem öyle hem böyle"yi de reddeder. Her hakikat söylemi kendi koordinatları içerisinde mutlak doğruluk iddiasını taşır. Yani bir yandan mutlak doğru yoktur bir yandan da her hakikat söylemi kendi söylemini karşısında buluğu söyleme dayatır ve böylece bir çatışma bir gerilim oluşur. Bu çatışmada kendi söyleminin baskın çıkması kendi hakikatinin haklı çıkması sonucunu verir. Ama o bu haklı çıkarma mücadelesinde içinde yanlışı da barındırıyor olmasına rağmen kendi hakikatinin mutlaklığına evrenselliğine inanmıştır. Aksi halde bu bir oyun olurdu ve çatışmanın halisliği kalmazdı. Bu büyük bir gerilimdir. İstenirse çelişki de denilebilir. Jameson Adorno'nun aklının kötümser iradesinin ise iyimser olduğunu ileri sürer. Çok doğrudur. Özne bu anlamda çelişik olmak durumundadır. Çünkü bir yandan o kendi doğrusunu haklı çıkarmak için mücadele eder diğer yandan ise onun için bu doğrunun dönüşebileceği mutlak bir doğru yoktur. Yani zavallı özne elinde diğer hakikat söylemlerinin üfleyip söndürmeye çalıştıkları bir küçük meşale ile olmayan büyük ışığın düğmesini arar. Esas zor olan varolmadığını bile bile büyük ışığı aramaktır. Frankfurt Okulu'nun ve özellikle Adorno'nun büyük gerilimi (çelişkisi) buradadır. Frankfurt Okulu ve özellikle Adorno kendi doğrusuyla özdeşleşmez. Bir ayağı içerde ise bile bir ayağı dışarıdadır.