Senin için yazdığım bu adsız şiirler nice büyük acıların nice büyük hüzünlerin ürünü sevgili kadınım. Ama onları bitirip sona sunmak çayırlardan bile geniş bir kıvanç veriyor bana. Şairler sone'lerini zevkle özenle incelikle seçtikleri gümüş billur tiz ya da gür sesli uyaklarla süslediler hep. Bana gelince sonelerimi odundan yaptım onlara donuk ve saf odunun sesini verdim kulaklarına da bu sesle ulaşsınlar. Seninle ben ağaçlar arasında kumlar üstünde yitik göller kıyısında kül iklimlerde dolaştık saf odun parçalarını gidip gelen suyun ve kapalı havaların kalaslarını devşirdik. Sonsuzca yumuşatılmış bu kalıntılardan taptığım ve şarkısını söylediğim gözlerin içinde yaşasın diye balta'yla bıçak'la çakı'yla bu aşk çatılarını on dört tahtadan yapılmış bu küçük evleri kurdu. Aşkımın yansımaları olan bu yüz şiiri odundan yapılmış bu soneleri sana adıyorum çünkü varlıklarını sana borçlular.