"Ben Bekir; yaşım sekiz, doğuştan kamburum. 'Tepe' diye anılan bir yerde otururuz. Evimiz, muhitimiz zor geçimli ve fakirdir. Camimiz bile varla yok arası, iri bir gecekondudan biraz hallicedir ama imanımızı ayakta tutmaya yetiyor çok şükür.
Babam haftalıkçı çalışır, anamsa... Onu nasıl anlatsam. O evin temel direğidir. Benden büyük üç kız, benden küçük-se bir kız, bir erkek kardeşim var.
Hiçbiri benim gibi kambur doğmamış. Hepsini çok severim, ama ikinci ablam 'Sevdiye'... O kimselere benzemez. O benim her şeyimdir, onu çok severim, biraz da çekinirim, çünkü o aklımdan geçenleri bilebilir. Çok kere mahallede olacakları evvelden söylemişti...
Ben küçük yaştan beri gördüklerimi, duyduklarımı, akıl defterime yazarım; burada bahsettiklerimin hepsi aynen ol-muştur. Bir kapı aralığından, kondumuzda ve mahallemizde olan herşeyi anlatmaya çalıştım sizlere.
Boyumun, aklımın yettiği kadar..."
Ali Dilber; 70'li yılların İstanbul'unda, bir gecekondu mahallesindeki sokak kavgaları, aile ve akrabalar arası tartışma-lar, sağ-sol çatışmaları, mahallenin camisinin çevresinde gelişen cemaat olgusu ve basit polisiye sorunlar gibi sıra-dan olayları sıradışı bir dille ve kurguyla sunuyor okura. Tabi bir de Sevdiye'yi. Sevdiye kim mi? Kambur Bekir'in or-tanca ablası. Altıncı hissi çok güçlü ve bir söylentiye göre o bir falcı... İstanbul'un Falcısı...