Çok kutuplu bir dünyaya geçiş sürecinde ABD hegemonyasının kolektif gücü konumunda bulunan NATO Soğuk Savaş sonrasının en büyük silahlı gücü olarak uluslararası sistemin yeniden inşası sürecinde aktif rol oynamaya devam ediyor. Varlık nedeninin ortadan kalkmasıyla birlikte uzunca bir süre "kimlik meşruiyet misyon" sorunu yaşayan ve bu kapsamda kendisine yeni tehditler rol ve misyon arayışlarına giren Örgüt bugün için gelinen aşamada bu sorunu önemli ölçüde aşmışa benziyor. İttifak artık açıktan açığa Amerikan emperyalizminin küresel çaptaki operasyonlarının hem önemli bir müdahale aracı hem de meşrulaştırıcı bir kılıfı olarak ön plana çıkıyor.

Baltıklardan başlayıp Balkanlara kadar uzanan oradan da Kafkaslar-Orta Asya üzerinden Çin Seddi'ne kadar geniş bir coğrafyada yeni çevreleme politikalarını uygulamaya sokan terörle mücadele ve barış gücü operasyonları adı altında dünyada istikrar-düzen sağlama misyonunu üstlenen tartışmalı bir "Küresel Jandarma" örgütü ile karşı karşıyayız. Tartışma-tepkiler sadece "ötekiler" tarafından gündeme getirilen bir mevzu değil. Bilakis İttifak'ın içindeki bir takım "çatlak" sesler bir diğer ifadeyle muhalif duruşlar boyutu itibarıyla da artık saklanamayan bir gerçeklik söz konusu.

Peki Türkiye tüm bu gelişmelerin neresinde yer almakta ve olayları nasıl değerlendirmektedir? "Merkez Ülke" tanımlaması bu yeni sürecin neresinde yer almaktadır? Dolayısıyla söz konusu bu çalışmada: NATO nereye koşuyor? Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Doğu'nun NATO'su olabilir mi? Arap Baharı bir NATO Baharı mıdır? NATO bölünüyor mu? Dünya bölgesel NATO'lara doğru mu gidiyor? Bir İslam NATO'su mümkün olabilir mi? Türkiye ne yapacak? Afganistan NATO açısından bir zafer midir yoksa hezimet midir? türünden bir çok soruya cevap aranılıyor.