Açık havada yaşamayı seven doğaya âşık fotoğraf tutkunu bankacı çalışma odasında Atlasın ilk sayısını karıştırırken nihayet hayatını değiştirebilecek bir fırsatın doğduğunu anlamıştı. Doğa fotoğrafçılığı da bir meslek olabilir profesyonelce yapılabilirdi. Kariyerine başlarken ülkemiz coğrafyasının uzak ya da yakın fakat pek bilinmeyen doğal ve insanî değerlerini güzelliklerini keşfedip göstermeyi amaç edindi. Böylece yabanıl hayatın kaynaştığı bataklık ve sazlık sulak alanlar göller yamaçlarından bilinmeyen şelalerin fışkırdığı ıssız vadiler sisli ormanlar ırmak kıyıları dağ koyakları yüksek yaylalar buzul gölleri bozkırlar bunların yanı sıra unutulmuş vadilerde yaşayan farklı kültürler eski geleneklerin hâlâ varlığını sürdürdüğü topraklarla ilgili foto-röportajlar dergide birbiri ardına boy göstermeye başladı. Bir Anadolu senfonisi oluşmaktaydı.Bu fotoğraflar sadece bilinmeyen bir dünyaya açılan pencereler olmakla kalmamalı konudaki gerçekliğin ruhu yakalanmalı fotoğrafçının konu karşısındaki duygularını güçlü bir biçimde ifade edebilmeli izleyenlerin estetik duyarlılığına da seslenebilmeliydi.Çekimlerde fotoğrafçının hiç acelesi yoktu. (Bazen de vardı.) Konusunu en iyi anlatacak mevsimleri anları ve ışığı seçmek aceleye gelmezdi.Yarısından fazlası çekim yerlerinde geçen altı yıllık bir çalışmanın özeti olan bu seçkinin ilk bölümünde Anadolu'dan doğa manzaraları yer alıyor; Bunu ikinci bölümde doğa içerisindeki insana ilişkin görüntüler izliyor. Kitabın son bölümü bir kısmı mikro dünya olmak üzere yabanıl hayattan kesitler sunuyor. Leyla İsmier'in metinleri de görüntülerin kimi çağrışımlarını incelikli bir biçimde yakalıyor anlamlarını destekliyor pekiştiriyor.Cüneyt Oğuztüzün'ün Anadolu'ya Güzelleme'si her Anadolu ve doğa âşığının sayfaları arasında gezinmekten büyük keyif alacağı özenli yetkin bir eser. Anadolu'nun kutsandığı bu coğrafyanın gizli güzelliklerine övgülerin düzüldüğü görsel bir şölen.