Tarihte Türkler hakkında olumsuz bakış açısına dayalı olarak birçok menfi görüş dile getirilmiştir. Türklerin her türlü medeni teşkilattan mahrum göçebe kültüründen kurtulamamış idari ve siyasi teşkilatlarını başkalarından almış ikinci sınıf bir millet oldukları ve hatta haklarında "barbar" deyimi kullanılarak bir istilacı kavim gibi gösterilmeye çalışıldıkları tarihte pek çok kez müşahede edilmiştir. Gerçeğin böyle olmadığı ve aziz Türk milletinin cihan tarihinde en eski çağlardan beri hakiki yerinin ne olduğu ve medeniyete ne gibi hizmetlerinin bulunduğu tarihçiler tarafından bugüne kadar delilleriyle ispat edilmiştir.İnsanlar tarih ilminin verdiği sonuçlara bakarak geleceklerini tayin ederler. Eğer tarihe uzak kalınırsa sadece yaşanılan çağa mahkûm kalınarak geçmişten uzak bir şekilde dar düşüncelerle geleceğe doğru yol almaya çalışırlar. Bu bilinçle tarihle ilgilenen bir hukukçu olarak Türklerin tarih boyu kurmuş oldukları devletlerde zorbalığa dayalı bir devlet anlayışına mı yoksa hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlet anlayışına mı sahip olduklarını Türk milletinin bir ferdi olarak bir kez de hukukçu gözüyle ortaya koymanın gereğini duydum. Bu amaçla hazırlanmış olan bu kitapta hukuk devleti anlayışının günümüzdeki şekliyle olmasa bile Türklerin kurdukları ilk devletlerden itibaren hep var olduğunu bu anlayışlarının İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra da devam etmiş olduğunu günümüzde de hala çağdaş hukuk normlarına uygun olarak devam etmekte olduğunu beraber görme imkânımız olacak.