Bir ay boyunca hiç güneş açmasa da hak ettiğin zammı bir türlü kapamasan da dostların doğum gününü unutmuş gitmiş duruma bak yavu sabahları giyecek hiçbir şey bulamasan da kırdığın potlardan buradan aya yol olsa sesin duşta bile kargaları kıskandırsa okunması gereken kitapların hiç biri okunmamış be kanka teknolojiyle aran hâlâ nane limonsa bazen en usturupsuz zamanda kahkahaların vahhh ipini tutana bu sabah burnunun ucunda bir sivilceyle günü aysan mesela kainatı yutacak tükenmişlik sendromunun faturası senin elinde patlasa ya da dün gece sevgilinle aranda bir kez daha şutu çeksen-yesen gol olsa kendini özel hissetmek için bir tek sebebin dahi yoksa.........DUR! Bir nefes al. Orada bir yerlerde seni hep seven hep seven hep hep seven bir ANNEN VAR!
YETMEZ Mİ?
Benim yoktu.
...
Kafamı kaldırıp kiremitlere çıkmak için kullanılan küçük camın tam kapanmayan aralığından sızan miss gibi temiz havayı kokladım. Gökyüzüne baktım. Mavi beyaz ve nazlı bulutlara. Kaybolduğum karanlığımda oturup uçsuz bucaksız ummanlara çöllere güneşe aya deli boran hayal kırıklıklarıma baktım. O gün mağrur bakışlı bir kartal gönül bağımı saran ayrık otlarını haber etti annem! Söküp atmaya çalıştıkça daha çok çoğaldığını.... Kararlı sırnaşık ve arsızlığını anlattı... Kendi cumhuriyetini kurup berikine yaşama şansı tanımadan biteviye çoğalan ayrık otlarımla tanıştım ilk kez. Gönlüme ektiğim gülümün sümbülümün çitlembiklerimin neşeli ıtır çiçeklerimin dibini sarmış. Onları günden güne boğarken fesleğenlerin adını bile andırmazmış...
Kalk da gör halimi...