Resmî tarih, elli yıllık bir dönemi bazen birkaç cümleyle anlatıp geçiverir. Üstelik
resmî tarih yazıcıları, kesin yargıları da bu birkaç cümleyle topluma kabul ettirmeye
çalışır. Oysa, o birkaç cümlenin ardında hangi gerçekler, hangi niyetler, hangi entrikalar,
hangi yaşanmışlıklar vardır! Hele konu Devletin kültür/sanat politikası ve kurumlarıysa...
Hüseyin Akbulut, içinde yaşadığı, sanatçı, seçilmiş yönetici ve atanmış bürokrat
olarak yıllarını verdiği müzik ve sahne sanatları alanında, resmî tarihin ardında yatan dev
gibi gerçeklerin kapılarını aralıyor. Sanat ve siyaset dünyasında işlerin ve ilişkilerin,
sanatçısı, siyasetçisi, bakan ve cumhurbaşkanlarıyla nasıl yürütüldüğünü, perde arkasıyla
açıklıyor.
Öğrenci, keman sanatçısı, CSO'nun seçilmiş müdürü, Devlet Opera ve Balesi'nin
uzun süre kesintisiz görev yapmış atanmış genel müdürü ve Kültür Bakanlığı'nın
müsteşar yardımcısı olarak yıllarını verdiği bu âlemde yaşananları, belgeleriyle,
fotoğraflarla, tanıklığıyla anlatıyor, olaylarla ilgili düşüncelerini açıklıyor. Çuvaldızın
ucunu pek çok ilgiliye, bu arada kendisine de batırmaktan kaçınmıyor. Kültür/sanattan
yoksun siyaset ile siyasetten yoksun sanat dünyasının berrak bir görünümünü çiziyor.
Tüm bu özellikleriyle bu kitap, alanında bir "ilk"... Sadece sanatçıların,
sanatseverlerin değil, eski ve günümüz siyasetçilerinin, bürokratlarının "ibretle" okuması,
gerekli dersleri çıkarması, kendi özeleştirilerini yapmaları için güç alması gereken, anı ve
gerçeklerle özgün görüşlerin içiçe sunulduğu önemli bir kitap bu...
Şefik Kahramankaptan