Nazım Hikmet şiirleriyle ve hayat serüveniyle, Anadolu komünizminin adeta tarihi ve Türkiye Komünist Partisi'nin, en başından beri politikalarını etkileyecek kadar aktif bir üyesi olmuştur. Anadolu'nun savaş yorgunu insanları komünizm kelimesini genellikle, Nazım Hikmet'in bir sıfatıymış gibi duymuşlardır. Türkiye'de komünizmin propagandası da antipropagandası da Nazım Hikmet adı ve Nazım Hikmet eserleri -özellikle şiirleri- üzerinden yapılmıştır ve yapıla gelmektedir. Bu nedenle denilebilir ki dünyada hiçbir şair, bir başına bu kadar büyük bir toplumsal güç olamamıştır. Anadolu insanı çilekeştir. Bırakınız hak aramayı, "karnım aç." dediği, "Ben de insanım!" dediği zamanlarda bile acımasız işkencelerden geçirilmiş; hapislerle, coplarla, tanklarla, kurşunlarla, ölümlerle sindirilmiştir. Duygu ve düşüncelerini, içtenlikle dile getirmekten korkar. İşte bu nedenlerle Anadolu insanı vurdumduymaz denilecek kadar sabırlı, ikiyüzlü denilecek kadar samimiyetsiz ve bir tarla sıçanı kadar korkaktır. Nasıl olmasın ki! Onun için doğru olan duyarlı olmak, samimi olmak, korkusuz olmak değil; bir badireyi en az hasarla geçebilmektir. Yaşamaktır. Çünkü Anadolu insanı en sıradan zamanlarda bile yalnızca yaşamayı bir başarı, bir marifet sayacak kadar çok fakirdir ya da çok zengindir. Nazım Hikmet Destanı yazılmalıydı! Yazdım. Çünkü Nazım Hikmet, bu toprakların en içten, en yürekli, en güzel, en dürüst ve en zengin dili oldu. Çünkü kendisi destan oldu.