XXI. yüzyıl milletlerin kendi kimliklerini arama ya da kendilerine kimlik arama çağıdır. Bir taraftan siyaset alanında tek Avrupa tek dünya devleti gibi ütopyalar peşinde koşuşturmalar diğer yandan sanayi alanında insanlığın ortak teknik ürünleriyle standart bir çevreye ve hayat tarzına zorlanması millet varlığı denilen gerçeği ortadan kaldırmıyor aksine daha da güçlendiriyor. Uzun geçmişleri olan milletler bugünkü nesillerini kendi geçmişlerine bağlayan her değeri korumaya yaşatmaya çalışıyorlar.
Bize gelince... Tanzimat'tan beri yakalandığımız bir hastalıkla resmi ideoloji ve aydın psikolojisi her siyasi devrede milli değerlerin bir parçasını yok sayarak yakın zamana kadar neredeyse yeni özgürlüğünü kazanmış devletler gibi geçmişte hiçbir medeni varlığı olmayan yeni bir millet yaratma hevesine kapıldı. Halbuki bizim milletimiz dünya tarihinde hem çok uzun bir geçmişe hem de milli varlıklarını koruma sürekliliğine sabip az sayıdaki milletlerden biridir. Orta Asya'dan getirilen ırki özelliklerimiz Anadolu coğrafyasında İslâmla yoğrulmuş böylece onuncu ve yirminci yüzyıllar arasında kendine has uslûp ve tarzı olan bir medeniyet kültür ve sanat ortaya konmuştur. Her büyük medeniyette olduğu gibi bunda da topraklarımıza katılan ve komşu olunan ülkelerin kültürlerinden yapılan alıntılar bu gerçeği değiştirmediği gibi bu muhteşem medeniyete zenginlikler katmıştır.

XVII. yüzyıl Divan şiiri ustalarından Nefi'nin yaşadığı XVII. Yüzyılın siyasi ve sosyal görünüşü hakkında genel bir değerlendirme yapılmış; o yüzyılın edebi görünüşü üzerinde durulmuş ve genel bilgiler verilmiştir.

Nef'i XVII. Yüzyıl Divan şiirinin önde gelen şahsiyetlerinden biridir. 17. yüzyılda yazılmış Nef'i Divanı Metin Akkuş'un kaleminden yeni harflere çevrilerek verilmektedir. Şiirlerin muhteşemliği yanında devrin siyasi kültürel ekonomik ve sosyal hayatı hakkında da önemli ipuçları veren Divan zengin kültür hazinesi niteliğinde bir eserdir.