Sevmek, tanımakla başlar. İlk tanıdığım ve ilk sevdiğim güzeller ile güzelliklerin müstesna bir iklimden renk, ışık ve ses getirdiğini ilk bu kitabı yazarken gördüm; onları yakından tanıdım ve sevdim. Yaklaşık altı yüzyıl süren Divân şiiri maceramızı besleyen yüksek Osmanlı kültürünün sınır taşlarını ve kadim söz ustalarının çıldırtıcı ilhamlarını tanıdıkça onları birer denemeye dönüştürme fikrini ilk bu kitapta denedim. Tedirgin ve ürkektim, okuyucu nasıl bir ilgi gösterecekti, bilmiyordum. İtiraf etmeliyim ki biraz da korkuyordum.

Müstesna Güzeller çıktı ve bir kapı araladı. Cesaretle yürüyebileceğim bir kapıydı bu. Şimdi tarih olmuş Osmanlı medeniyet tecrübelerinden ilginç sahnelerle yoğrulacak bir nakışlı salona açılan bir kapı; şiirimizin has bahçesinden ıtırlar toplamak, eski kültürümüzün hiç solmayan renklerini seyretmek ve kadîm zamanların güzelliklerini tanımak isteyenler için müstesna bir kapı oldu sonra.

Bilimsel bir gayretin ürünü olmaktan çok, öz kültürümüze karşı hissedilen bir vefa borcunun yerine getirilmesi için düzenlenmişti bu kitap ve Divân şiiriyle tarihî ve şimdiki hayatımızı buluşturma gayesini taşıyordu. Gördüğü ilgi dolayısıyladır ki daha sonra Osmanlı bediî zevkinin yüksek kültür atmosferindeki yansımalardan kesitler sunan yeni yazılar kaleme alma cesaretini bulduk. Böylece Müstesna Güzeller, Âşina oldu, Şairlerin Dilinden Ah mine'l;Aşk diye fısıldandı, Efsane oldu...
Divan şiirinin terkisine binerek ilerlediğimiz yol, yüründükçe uzayan ve her durağında bir başka hayranlıkla seyrettiğimiz asude güzellikleri olan bir yoldur. O vadide görülecek nice menziller, gidilecek daha nice yollar vardır. Yoldaş olun bize, tarihin koridorlarında rastladığımız o müstesna güzellikleri sizinle paylaşalım..