Şeytan iki biçimde tasarımlanmıştır: Birincisi tektanrıcı dinlerin önsüz-sonsuz kötüsüdür; Tann'ya başkaldıran soyut anlamda kötü ruh ya da bu kötü ruh ile özdeşleşen somut anlamda kötü insandır; tanrısal öfkenin dışa vurumu olarak korku kaynağı soyut kişilik ya da dünyasal-bedensel eğilimler biçiminde varlık kazanan nefistir. İkincisi insanın gelecek yazgısının habercisidir tevhit ustasıdır ve öğrenme açlığı çeken her insanın öğretmenidir kendi yaratıcısına yaratmış olduğu aşırı eşitsizliğin yeterli bir nedeni olmadığı için isyan eden erdemli varlıktır. Bu nedenle Hallac-ı Mansur'un -Benim mücadelem Seytan'a eski itibarını kazandırmak içindir demesi boşuna değildir.
Hallac-ı Mansur'un başlattığı bu mücadele egemenle taraf olan örgütlü kutsallığa bir isyan olmuştur. İrade ile emir arasına sıkıştırılan Seytan'ın bu trajik durumu öncü sûfileri üzmüştür; çünkü onun durumu bir anlamda insanın bu dünyada başına gelecek zorlukların bir habercisiydi; insan ötesinde insanlık acı-sıkıntılı geleceğini görüyordu Şeytan'ın yazgısında. Bu yazgıya başkaldırmak ve tetiklediği isyanı kucaklamak yükümünü yaşama taşınmıştır.