11 Eylül 2001tarihi sistemin dönüşümü açısından bir dönüm noktası olmuştur. ABD'nin "ya bizimle berabersiniz ya da teröristlerle" tümcesi ile ifadesini bulan Bush Doktrini ve "önleyici savaş" stratejisi ile başlayan ve 2001'de Afganistan'ın ve 2003'te Afganistan'ın ve 2003'te Irak'ın işgali ile somutlaşan süreç dünyanın tek merkezli hiyerarşik bir yapıya dönüşüme eğilimini gündeme getirmiştir. Bölgenin dünyanın en zengin ve maliyetçe en düşük petrol rezervlerine sahip olması hegemonya mücadelesini tetikleyen temel dinamiklerden biridir. ABD'nin küresel üstünlüğünü yeniden üretmesini ve sürekli kılmasını sağlayacak araçları daha doğrudan devreye sokmasında Soğuk Savaş sonrası dönemde yegâne güç haline gelmiş olması önemli rol oynamıştır. Zira, ABD'nin 400 milyar doların üstüne çıkan savunma harcamalarıyla dünyanın toplam savunma harcamalarının yüzde 40'ının yapıyor olması ona doğal olarak karşı konulmaz bir askerî üstünlük sağlamıştır.Nitekim, 11 Eylül 2001'den ABD'nin küresel ve bölgesel politikasında meydana gelen farklılaşmalar ve buna bağlı olarak önce Afganistan'ın, arkasından Irak'ın işgali ile gerek bölgesel politikada gerekse global politikada meydana gelen köklü değişiklikler çalışmanın hazırlanmasında belirleyici motivasyon unsurları olmuştur.