Bilinen insanlık tarihinin her döneminde şiddet kavramının karşılığı farklı farklı olsa da varolduğuna inanıyoruz. Bir insan hakları ihlâli olan şiddet toplumsal bir gerçektir. Ancak toplumların insanların ortak kabulü ile oluşmuş yasalara uygun cebir şiddet suç kabul edilmemektedir. Burada şiddet kavramının gerçekte öğrenilmiş bir davranış olduğunu insan hayatının ve toplumsal yapının bozulmasına bireyde ve toplumda tali zararlar vermesine sebeb olan şiddet çeşitlerini açıklamaya çalışılmaktadır. Siddet bir toplumda var oldukça o toplumun bireylerinin mutlu o toplumun düzenli olma ihtimali şiddetin oranına göre değişecektir. Siddet dinen başkalarını mutsuz eder ve kul hakkına girer. İlmen ve kanunen suç ve kötülüğün kaynağıdır. Temel de filozofların ve öğretmenlerin büyük hayali şiddetten arındırılmış bir insanlık ve dünya kurmaktır.

Birgün bütün insanların bütün canlılara hatta tüm varlığa tabiata suya nehirlere dağlara bitkilere böceklere içinde yaşadığı dünyanın sahibi değil bir parçası olduğunu bilerek sevgi ile yaklaştığı bütün insanlığın bir tür olduğunu ve bütün insanlığın kardeş olduğunu bilerek onu sömürmek ezmek yerine yardımlaşmanın daha büyük bir mutluluk olduğunu anlaması umuduyla bu kitabı okuyucusunun bu gözle okumasını dileyerek saygılarımı sunuyorum.