Şubat ayına birinci senemizin son sayısını elimize almanın sevinci ve ikinci yılın ilk sayısının hazırlıklarına başlama heyecanıyla girmiştik.
Birkaç gün geçti ki ansızın bu sevinç ve heyecanın üstüne kapkara bir gölge düşüverdi.
6 Şubat günü Türkiye'de onbir vilayetin yanında komşu diyar Suriye'de de yıkıma ve ölüme yol açan iki büyük deprem sadece şehirlerimizi yıkmadı. Hepimiz yıkıldık...
Çok büyük bir insanî felaketin yaşandığı bu şartlarda dergi olarak hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edemezdik. Hayli gecikerek de olsa yeniden dergiyi konuşabilir duruma geldiğimizde kapak konumuz ve yazı planlarımız değişime uğradı. Ağır bir yıkım yitip giden onbinlerce can ve hayata devam için her açıdan desteğe ihtiyaç duyan milyonlar karşısında derin bir acı ve kaybolmayan bir üzüntüyü içimizde saklı tutarak yeni şartlarda söylenmesi gerekenlere odaklandı kalemlerimiz.
Bu doğrultuda kapak konumuzu "hayata saygı" olarak belirledik.
"'Yaşasın Hayat!" başlıklı yazısında Metin Karabaşoğlu şöyle diyor: "Önlenebilir ölümler yüzünden heder olup giden canlar her biri bir âlem kıymetinde hayatlar 'hayata saygı' ve 'yaşama hakkına itina' hususunda epeyce bir mesafemiz olduğunu gösteriyor hepimize. Bu diyarda ölmek kolay ama bizim yaşamanın ve yaşatmanın yolunu bulmamız gerekiyor."
Yaşadığımız yas süreci gün yüzüne çıkan sorunlarımız gerçeklerle yüzleşme ve sorumluluklarımız üzerine Doç. Dr. Ferhat Kardaş ile konuştuk.
Kader konusunu ele alan Ümit Şimşek "Yaptığı tercihlerde insanın sorumluluğu nerededir? Kader inancı nasıl anlaşılmalıdır? İlâhî takdir ile kulun sorumluluğu arasındaki denge noktası neresidir?" sorularına cevap arıyor.
Hepsi ve daha fazlası Açıkdeniz'in Mart'23 sayısında okurunu bekliyor.