İslâm siyaset geleneğinde 60 yılında Yezîd'in hilâfete geçmesi ile başlayıp, 73 yılında Abdullah b. ez-Zübeyr'in öldürülmesi ile biten on üç yıllık ikinci fitne dönemi, sadece sahabe sonrası neslin, siyasî kabul veya mücadeleleri ve sahabe sonrası hayata intibakları açısından değil, sonraki asırlar boyunca kalıcı izler bırakmış olması açısından da son derece önemli bir dönemdir.
Bu kısa dönemde; yönetimde verâset sistemine geçilmiş, hilâfet saltanata dönüştürülmüş, günümüzde bile hâlâ canlılığını koruyan Kerbelâ Vak'ası cereyan etmiş, Medine yağmalanmış, Ka'be iki kez yıkılmış, yapılan antlaşmalar, verilen sözler ilk kez bu kadar alenî bir şekilde çiğnenmiş, siyasî hareketlerin dinî mezheplere dönüşüm sürecine bu dönemde girilmiş, kabile savaşları uzun bir aradan sonra tekrar başlamıştır.
Sahabe sonrası birinci neslin siyasî mücadelelerine sahne olan bu dönem, içerik itibariyle dışarıdan topluma dâhil olan mevâlî ve iç bünyede kendisine daha aktif rol kapma derdinde olan kabilelerin de bir bakıma varlık mücadelesine giriştikleri dönem oluyor, iktidar mücadelesi ilk dönemden son derece farklı bir içeriğe bürünüyordu.