Orta Doğu Türkiye'nin de içerisinde yer aldığı coğrafi-kültürel bir bölge. Asur Sümer Mezopotamya Fenike Mısır Hitit gibi Eski Çağ medeniyetleri burada kuruldu. Üç büyük ilahi din bu bölgede doğdu ve dünyaya buradan yayıldı. Müslümanlar Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen yerler burada. Yirminci yüzyılın en önemli sanayi ürünü olan petrol rezervlerinin ekseriyeti bu bölgede. Stratejik bakımdan dünyanın en hassas bölgelerinden biri olan Orta Doğu'nun sınırları kesin şekilde belli değilse de en geniş anlamda kullanıldığında Atlas Okyanusu kıyılarından Pakistan'a kadar uzanan ve çoğunlukla müslümanların yaşadığı alanı ifade etmektedir. Tarihte Levant sömürgecilik çağında Yakın dostu (Near East Proche-Orient) kavramlarının anlattıkları yerler bugün Orta Doğu'nun sınırları içerisinde yer almaktadır. Orta Doğu her ne kadar Avrupa merkezli bir siyasal/askeri ifadelendirme olarak ortaya çıkmışsa da bugün her alanda kullanımı yerleşmiş ve yerel dillerde karşılığını bulmuştur.
Aslında tarihin en çatışmalı bölgelerinden biri olan Orta Doğu özellikle sömürgecilik çağından bu yana büyük güçlerin paylaşma ve çatışma alanı olmuştur. Dörtyüz yıl bölgeye egemen olan Osmanlı Devleti'nin XX. Yüzyılın başlarında yıkılmasından sonra buraya yerleşen İngiliz ve Fransız sömürgeciliği bölgenin siyasal ve kültürel yapısında meydana getirdikleri değişikliklerle günümüzün istikrarsızlığını da hazırlamıştır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sömürgeci güçlerce kurdurulmuş olan yapay devletler çatışma ortamından kendilerini kurtaramamışlardır. Savaştan sonra ABD ve SSCB'nin de bölgeye el atmaları ile Orta Doğu uluslararası çatışma alanlarından biri olmuş iki süper güç bölgede karşı karşıya gelmişlerdir.
1973 Petrol krizinden sonra dünyanın daha yakın ilgi alanına giren Orta Doğu'yla ilgili inceleme ve araştırmalar sömürgecilik çağındaki Şarkiyat çalışmalarına oranla daha büyük bir artış göstermiştir. 1979 İran İslam Devrimi ise Batıda yapılan incelemelerin bir bakıma korku ve endişeyle desteklenen bir çehre kazanmasında etken olmuştur. Son on yılda Türkiye'de de bölge ile ilgili çalışmalar giderek göz doldurur bir artış göstermiştir. Elinizdeki kitap bir yandan Batı dillerindeki çalışmaları diğer yandan ise Türkiye'de Orta Doğu üzerine yapılan yayınları tanıtmaktadır. Bu itibarla bi kitap Orta Doğu çalışmaları için temel bir başvuru kaynağı olma özelliğini taşımaktadır.