1778de yayımlanan Babamın Hayatı dönemin eleştirmenlerini ve kamusunu şok etmişti: koskoca bir kitap kimsenin adını bile bilmediği bir köylünün hayatına adanmıştı. Restif Rousseauyu takiple babasını erdemin bir timsali kılmış Antiklerin hayallerindeki özneyi Fransa kırsalında buluvermişti. Parisin bilmesi gerekiyordu Fransanın arınıp yükselmesi ahlakî yeniden doğuşu için gereken bozulmamış maya orada köydeydi.
Restifin Babamın Hayatı Fransız Devriminin şafağında Aydınlanma ideallerinin ve burjuvazinin yükseldiği bir çağda alışılageldik klasikleşmiş metinlerin tersine dekorunu şehre değil taşraya kuran sıra dışı bir roman. Kitapta tutkuyla savunulan babanın pek çok erdemli davranışı bugünün okuru için kabul edilemez olsa da modernite öncesi dünyanın yasalarını anlamak adına ve tam da bu nedenle üzerinde durulması gereken bir yenilik sunuyor. Restifin resmettiği tarım toplumunun patriyarkal dünyası din devlet ve geleneğin teslisiyle şekillenen otoritenin yarattığı işlevsel düzen hakkında düşünmek ve her ne kadar uygulamada farklılıklar bulunsa da kendi coğrafyamızda da aynı mekanizmaların neden bugün bile varlıklarını sürdürdüklerini yorumlamak için hâlâ çok şey vaat ediyor. ERKAN IRMAK
Restif'in çok şey yazdığını biliyoruz (200 ciltten fazla). Yazdıklarının büyük bir kısmının kendi mahrem hikâyesine bin bir tutkusuna ayrıldığını da biliyoruz; bunları yalın kılık değiştirmeden suskunluğa bürünmeden anlattığını iddia ediyordu ve bunu yapan tek kişinin kendisi olduğunu söylüyordu Onun duyarlılığı esasen bir hatırlama duyarlılığıdır. Onun için hatıra her zaman uyandırdığı izlenimden daha önemlidir ama aynı zamanda daha canlı daha kesin ve daha mutludur. BLANCHOT