Chris Markerın sine-romanı yalnızca bu çalışmada geçen kavramlarla sınırlandırılamaz. Bünyesinde birçok politik fikri de barındırır. Savaş sonrası travmaların geleceğe dair anksiyetelerin yansımasıdır. Belki de Markerın asıl endişesi elimizdeki tek gerçekliğin geçmişimiz olması bunun hatırlatıcısının fotoğraf olması fakat iktidarlar tarafından araçsallaştırılarak belleğe yardımcı olmak yerine fotoğrafın belleğin yerine geçmesi ve böylece insanın elindeki tek gerçekliğini de ondan almasıdır. Yani görüntünün bir tür kontrol mekanizmasına dönüşmesi belleksiz bir dünya yaratılması endişesi. Tüm bu korku ve endişelerden kurtuluşun bir imgeye sıkı sıkıya tutunmak ve hayal etmekten geçiyor olması da belleğin buna bağlı olarak da fotoğraf ve sinemanın doğasını sorgulamanın Markercı (işaretleyici) yöntemidir.
La Jetée bir adamın zamanın dayatmalarına karşı isyanı kayıp bir aşkın obsesif arayışı ve kurtuluş mücadelesidir. Kendi zamanına kaçan ve kurtuluşu imgede arayan bir mücadele. Zamanın tiranlığı altında hepimiz kurtarıcı bir imgeye sarılırız. Ancak bu imgeler bizi zamanın dayatmalarına karşı korumaktan ziyade gündüz düşleri görmeye yöneltir. Gerçekliğin acımasızlığında hülyalara dalmak yerine belki de gerçek ve düş arasında bir yerde durup umutsuz olma cesareti göstermemiz gerekir.