Karacaoğlan; 17. yüzyıl saz şairlerinin şüphesiz ki en çok tanınan ölümsüzlüğü yakalayan ve çalıp söyledikleriyle kendi sınırlarını aşan âşığıdır. Gerçek bir âşıktır o... Derelere dağlara çiçeklere esen rüzgâra; bilhassa da Eliflere Eminelere Şerifelere ve Ayşelere hayrandır. Hayallere değil gerçek olanın büyüsüne kapılır; şahit olduğu güzellikler yüreğinde hangi kuşları uçuruyor hangi duyguları uyandırıyorsa tüm bunları doğruca dilinden döküp sahibinin gönlüne konmak üzere yola çıkarır.
Karacaoğlan'ın şiirleri yüzyıllardır gönüllere dokunur. Sahip oldukları ezgiler onları zamanın içinde hiç sarsmadan örselemeden ve eksilmeden bugünlere taşır; Karacaoğlan'ın hecenin nizamına sahip o ahenkli şiirleri dokunduğu her gönülde çiçekler açtırır.
Sadettin Nüzhet Ergun Karacaoğlan-Hayatı ve Şiirleri adlı eserinde âşığın şiirlerini ilk kez bir araya getirir ve okuyucuya tanıtır.
Ergun eserinde bizi önce Karacaoğlan ile tanıştırır; hayatına eserlerine edebî şahsiyetine şöhret ve tesirlerine dair derli toplu bilgi edinmemizi sağlar. Ardından Karacaoğlan'ı tanıyan okurunu o muhteşem şiirlerin arasında âdeta bir uçurtmanın hafif esen yellerde salınması gibi narin ve koşmalar ile semailerin o büyülü ahenkleriyle sarılıp sarmalanan bir yolculuğa çıkarır. Yolculuğun sonuna gelen okur artık tabiata ve türlü güzelliklere Karacaoğlan'ın gözünden bakacak; gönlünde açan çiçekleri toplamaya koyulacaktır.
Ala gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melil melil
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melil melil
...
Elvan çiçeklerden sokma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yar melil melil
Karac'oğlan der ki ölüp ölünce
Ben de güzel sevdim kendi hâlimce
Varıp gurbet ele vasıl olunca
Dostlardan haberim al melil melil