Gece yarısı, sessizliğin ortasında yankılanan bir ses...
Kapı çalınır ve eski bir dost fısıldar: "Löp altın dolu bir küp var..."
Ama Hamit'in sırtında altından daha ağır bir yük vardır: Gömüp de kurtulamadığı bir ceset,
unutamadığı bir günah ve suskun bir kızın varlığı.
Kaçakçılık, pişmanlık, sadakat ve ihanet arasında gidip gelen bir hikâyede, rüzgârla savrulan
kumlarda sürekli yer değiştiren bir mezar, gün be gün ağırlaşan bir vicdan...
Bir küp altının peşine düşülür; ama her adımda daha derin bir suçun izine varılır.
Unutulmayacak bir yükün, unutulamayan bir suçun romanı...