İnsanın, yeryüzüne ayak basmasıyla başlayan zorlu ve ilginç hayat macerası, onu önce karnını doyurmaya, ona eş olarak bir barınak yeri bulmaya mecbur edince toprak altından (mağaralardan) başlayarak toprak üstünde evler yapma aşamasına taşımıştır. Çağlar ilerledikçe kendisini korumak, daha güvende olabilmek için bir toplum içinde olmasının gerekliliğini görerek evlerin, yaşamaya uygun olduğu yerlerde bir araya gelmesini sağlamıştır. Ve, köyler böyle meydana gelmiş, en güzel, en emin ve mutluluk veren yaşama yerlerini oluşturmuştur.
Modern hayat, medeniyet adı altında şehirleşmeye önem verip gelişirken köy ve köyde yaşayanlar, zorluklar içinde, kendi hallerine bırakılmış, yıllar içinde ağır şartlarda yaşamaya adeta mahkûm edilmiştir. Böyle bir durumun oluşması, onun gözünde şehirlerin cazibesini derinden artırmış mutlu yaşama biçimlerini terk ederek şehirlere koşmasına sebep olmuştur. Sonraları da köylü olarak şehirdeki yaşama zorluğunu görünce, köyündeki eski mutlu günlerini hatırlayıp, duygusal olarak köye geri dönmeyi düşünmeye başlamıştır.
Köy güzeldir ve mutluluk kaynağıdır. Bunu en güzel ifade eden Atatürkün sözleriyle yazıma son vermek istiyorum. Türkiyenin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten çok dirlik, esenlik, mutluluk ve zenginliğe hak kazanan ve layık olan, köylüdür.
Bu büyük adamın, bu muhteşem sözüne ben ne ilave edebilirim ki
Ali Kurdoğlu