Tarihin tozlu sayfalarında bir rüya dolaşır: Ne sadece uykuya ait ne de sadece geçmişe...
Tuğrul Beyin rüyası, yıkılmış dünyaların ortasında yeniden doğan bir milletin ve medeniyetin habercisidir.
Bu eser, sadece bir hükümdarın iç yolculuğunu anlatmaz; aynı zamanda adaletin, inancın ve cihan tasavvurunun izlerini sürer.
Selçuklunun kuruluş sancılarıyla şekillenen bir milletin kendini arayışı, yürekleri ve zihinleri derinden etkileyen sahnelerle hayat bulur.
Lütfü Şahsuvaroğlu, tarihî gerçeklikleri estetik bir anlatımla harmanlayarak bugün bize şu soruyu fısıldar:
Rüya gören mi büyüktür, yoksa o rüyayı gerçeğe dönüştüren mi?
Bu eser, geçmişin sesiyle geleceğe seslenir; bir milletin rüyasını sahnede yeniden uyandırır.
Avrasya Yazarlar Birliği ve Türksoy'un düzenlediği Türk Dünyası Tiyatro Yarışmasında Dedem Korkut Tiyatro Ödülüne layık görülen bu eser, geçmişin sesiyle geleceğe konuşur; bir milletin rüyasını sahnede yeniden uyandırır.