Kuantum fiziğini anlamak, sadece fiziği değil, kendimizi, düşünme
biçimimizi, gerçekliği ve belki de hakikatin kendisini yeniden düşünmek
demektir. Atom altı dünyanın çelişkili, belirsiz ve sezgiye aykırı doğasını
anlamaya çalışan bu kitap, okuru yalnızca fizik laboratuvarlarına değil,
aynı zamanda düşüncenin en girift sokaklarına davet ediyor.
Süperpozisyon, dolanıklık, gözlemci etkisi, çökme, kesinsizlik gibi
kavramlar, yalnızca bilimsel ilkeler değil; aynı zamanda birer felsefi
meydan okumadır. Ve bu meydan okumaya verilecek yanıt, yalnızca
bilim insanlarını değil, düşünmeyi ciddiye alan herkesi ilgilendirir.
Bu kitap bir fizik kitabı değildir. Aynı zamanda yalnızca bir felsefe kitabı
da değildir. Bu kitap, modern bilimin sınırlarını zorlayan, klasik
mantığın tekil doğruluğuna itiraz eden, pozitivizmin kusursuzluğuna
kuşkuyla bakan bir çağrıdır. Descartes, Kant, Bohr, Heidegger ve
Derridanın kesiştiği bir noktada, kuantum mekaniğinin bilimsel
postulatları ile postmodern felsefenin dilini konuşturmaya çalışan bir
düşünsel deneydir. Kuantum mekaniğinin felsefi anlamı nedir?
Gözlemci gerçekten gerçekliği etkiler mi? Gerçeklik sabit bir şey mi,
yoksa edimselleşen bir olasılık mı? Bilim, ne zaman felsefeyle barışır?
İşte bu sorular, Kuantum Felsefesi: Postmodern Bilimin Doğuşunun
tam kalbinde yer alıyor.
Bu gözden geçirilmiş ve genişletilmiş ikinci baskı, kuantumun deneysel
temellerinden felsefi yorumlarına, klasik determinizmden postmodern
epistemolojiye, alternatif yorumlardan Kuantum Edimselleşme
Teorisine, Felsefi Kuantum Mantığına ve oradan Kuantum Yaşam
Felsefesine uzanan benzersiz bir düşünsel yolculuk sunuyor. Üstelik
bunu Kuantum Sosyal Bilimler Paradigması ile hem sosyal bilimciye
hem de meraklı okura hitap edecek bir dil ekonomisi ve analoji
ustalığıyla yapıyor.
Hazırsanız kutuyu açıyoruz. İçeride hem bir kedi hem de bir
devrim olabilir.