Bazı hikâyeler yalınayak yürüyemez; yol bazen kramp gibi kasılır, bazen de o sancının içinde sesini bulur. Kafamda Saçkıranlar tam da böyle bir kitap. Bakışınızdaki geri dönüşsüz o nokta.
M. Burak Çelik, sözcükleri ipek iplikten değil; paslı telden, dikenin sabrından, nasırlı bir elden ödünç alıyor. Saç diplerinden dökülen kepek, çocukluğun rutubetli bodrumlarından, yoksulluğun dibi yanık tencerelerinden, memleketin ketum yüzünden geliyor. Bu dilde beşer yalnızca yargı zulmünde debelenmiyor; hayrete saplanıyor, ironiyle diş sıkıyor ve kimi zaman gölgelerinden yeni bir beden ediniyor.
Gerçek ile düş arasındaki sınır, bazen bir çoban ateşinin isli dumanında, bazen yeraltı raylarının uğultusunda, bazen de kör bir çocuğun bakışlarında kayboluveriyor.
Telleri araladığınızda, unuttuğunuz bir yaranın kan sesini duyabilirsiniz. Belki de çoktan söndü sandığınız bir ateşin içinizde hâlâ diri diri yandığını fark edersiniz. O duman boğazınıza oturur; nefesinizin tonunu değiştirir, bakışınızı geri dönüşsüz bir noktaya sürükler. Bakışınızdaki geri dönüşsüz o nokta.