Bir sabah... Her şeyin değiştiği o sabah...
Rıfkı geldi yanıma. Ağzında bir kalem vardı.
Küçük bir çocuk gibi, oyuncak getirir gibi getirmişti. Önce bakakaldım. Sonra o kalemi elime aldım...
O an... Kafamın içinde bir şimşek çaktı.
Birden... O kalem bana yıllar önce unuttuğum beni hatırlattı. Yazan, çizen, duygularını kâğıda döken Kenan'ı... Rıfkı'ya baktım, gözlerinden bir şey okudum sanki: "Kendini yaz Kenan... Kendini onar."
Ve işte o an karar verdim. Yazacaktım.
Kalemimle yeniden dirilecektim. Acıyı kelimeye döküp,
yüreğimi yavaş yavaş iyileştirecektim.
Çünkü bazı yaralar konuşarak geçmez, ama yazarsan...
belki bir gün o da susar...