20. yüzyılın başında Hint alt kıtasında, sömürgeciliğin gölgesinde doğan bir çocuk; ilerleyen yıllarda kalemiyle milyonların vicdanına dokunacak, meydanlarda ve zindanlarda yankılanan bir diriliş çağrısının öncüsü olacaktı. O çocuk, Ebü'l-A'lâ el-Mevdûdî'ydi. Onun hikâyesi, bireysel bir serüvenin ötesinde; karanlıkla aydınlık arasında kıvranan bir toplumun yeniden uyanış yolculuğudur.
Işığa Çağrı, Mevdûdî'nin hayatını, mücadelesini ve fikir dünyasını sahne sahne gözler önüne seriyor. Çocuklukta aldığı özel eğitimden medrese sıralarına, genç yaşta başladığı gazetecilikten kurduğu Cemaat-i İslâmî'ye kadar her dönemeç, bir aksiyon filminin kareleri gibi ardı ardına akıyor. Kalemiyle meydan okuyan, zindanlarda fikirlerini savunmaya devam eden, idamla tehdit edilse bile boyun eğmeyen bir irade, bu sayfalarda bütün gerçekliğiyle karşınıza çıkıyor.
Kitap, yalnızca bir biyografi değil; aynı zamanda bir fikir atlası. Mevdûdî'nin Kur'an merkezli yaklaşımı, Batı medeniyetine karşı geliştirdiği eleştiriler, ümmet bilincine dayalı siyaset anlayışı ve eğitimden sosyal adalete uzanan geniş vizyonu; çağdaş İslam dünyasının sancılarını anlamak isteyenler için yol gösterici nitelikte.
Onun hikâyesi, bireysel bir serüvenin ötesinde; karanlıkla aydınlık arasında kıvranan bir toplumun yeniden uyanış yolculuğudur. Mevdûdî'nin kalemi, yalnızca yazı değil; bir cihad silahıydı. Her satırda, zulme karşı duran bir ses, ümmeti yeniden dirilişe çağıran bir nefes gizli.
Ve en nihayetinde bu eser, tek bir hakikati fısıldıyor: Tarih sahnesinde fikirleriyle ışık saçanlar, bedenleri toprağa düşse de çağrılarını susturamazsınız. Mevdûdî'nin sesi hâlâ yankılanıyor; kaleminden çıkan sözler hâlâ ümmetin ufkunu aydınlatıyor.