Hiçbir şey yokken... Sadece su vardı...
Saf karanlığın içinde yaratılışın sesi yankılandığında doksan dokuz orta acun yaratıldı.
Zamanın başladığı o gün, Erlik, her şeyin biteceği güne kadar sürecek olan isyanın ateşini yaktığının farkında bile değildi.
Küçük bir açgözlülük, sonsuzluğa uzanan bir başkaldırıya dönüştü.
Yer, gökler ve yerin altı yaratılırken insan, hırslarına mağlup olup göklerden kovuldu.
Yüreklere karanlık damlatan Erlik'in, göklerdeki imparatorluğu buz parçaları gibi yeryüzüne yağdığında, güneş ilk kez karanlığa büründü.
İşte o günden son güne kadar insanın ve karanlığın savaşı başladı.
Uslarda ve yüreklerde başlayan çekişme, demirle ateşi buluşturup, kılıçlara kan olarak döktü.
Ateşten kadın, bir ısırığa sonsuzluğunu yakan topraktan erkeğe bulandığı günü hiç unutmadı.
Zamanını bekledi...
Kara Güneş, tüm toprakları sardığında, eğer insanlar Tengri'nin yolundan çıktıysa Demir Kazık gök, yer ve yeraltını tekrar tek hizaya getirecek ve kapılar kısa süreliğine tekrar aralanacaktı...
Zaman daraldığından, göklerde ilerleyen ateş, asil kandan üç kişiyi işaret etti: Yıkımı getirecek olan, kana bulayacak olan ve hükmedecek olan!
Yaratılışın ve başkaldırının hikâyesi...
Bu, ilk kovulanların mücadelesi.