Fırat'ın kıyısında toprağın derinliklerinden çıkan bir mozaik, bir adamın hayatının sonunda nasıl bir vicdan azabına dönüşebilir ve yalnızca kendisinin bilebileceği kızgınlıklara sürükleyebilir?
Bu kitap, farklı zamanlarda ve coğrafyalarda yaşayan, büyük ve küçük olayların tesiri içinde kalan insanların hikâyeleriyle dolu.
Sayfalarda ilerlerken, İzmir'in yangın yerine döndüğü o tarihi günlerde, memleketini terk etmeyi reddeden bir Rum garsonun, Dimitri'nin inatçı sadakatine tanık oluyorsunuz. Köyünden kopan genç bir kadının, kış vaktinde fabrika vardiyasına gitmeden önce yudumladığı çayın sıcaklığını hissediyorsunuz.
Yazar, kimi zaman sizi Ege'nin Efelerinin hükümlerini verdiği çayırlıklara götürüyor. Kimi zaman da masum bir çobanın yaylalardaki hikâyesine.
İnsan ruhunun derinliklerindeki hırs, mutluluk, pişmanlık, aidiyet ve umut gibi evrensel temalar, tarihsel olayların ve yerel atmosferin otantikliğiyle harmanlanıyor.
Geçmiş, bugünü nasıl belirliyor? Olaylar, insanların kaderlerini nasıl etkiliyor? Bu öyküler, size sadece bir okuma deneyimi sunmuyor; bugünün ve geçmişin eşitlik anlayışını sorgulatan, zihninizde uzun süre yankılanacak sorular bırakıyor.
Size kalan tek şey, her bir hikâyenin sonunda büyük bir nefes alıp, "Ben kimin tarafındayım?" diye sormak olacak.