Yıllar sonra ikinci vatanı saydığı Portekiz'e dönen bir adam boğucu bir pazar günü öğlen on ikiyle geceyarısı arasında Lizbon'un sokaklarında ve rıhtımlarında dolaşır. Barlara lokantalara uğrar yemek yer içki içer. Yaşayanlar ve ölülerle karşılaşır. Fernando Pessoa'ya çok benzeyen çoktan ölmüş bir şairle buluşuncaya kadar "geçmişinin hayaletleri" arasında gezinir.. Portekiz ve Pessoa tutkunu Antonio Tabucchi'nin Requiem'le Lizbon kentine "yürekten bir selam" gönderdiği de söylenebilir. Tabucchi bu kısacık anlatısında hem okurlarını özlem yüklü bir gezintiye çıkarır hem de gastronomik bir masal anlatır onlara. Requiem yalnızca Lizbon kentinde değil aynı zamanda Portekiz mutfağında bir bellek yolculuğunun kitabıdır. Tabucchi saf edebiyatın bir incisini daha sunuyor okurlara. Requiem yalnızca Tabucchi hayranlarının değil Pessoa tutkunlarının da bir solukta okuyacakları küçük bir başyapıt.