Yaşam tempomuzun ağırlaştığın an : Yorgunluk! Bedenimizin yükselen sebi. Hayatın kapılıp gittiğimiz sesleri arasında onun bize gösterdiklerine çoğu zaman pek de dikkat etmiyoruz. Bunun yerine, çoğu zaman algılarımızı hoş ve nahoş olarak ikiye ayırıyor, ikincilerden de bir an önce kurtulmak üzere o an elimizin altında ne varsa dört elle sarılıyor ya da bedenimizin uyarılarına göz ardı ediyoruz.
Oysa kendi diliyle bedenimiz bizimle sürekli ileşitim kurmaya çalışıyor, bizi sağlıklı, verimli, doyum verici bir işbirliğine çağırıyor.
Konu, enerji depomuzun kırmızı alarm verdiği anlar olan yorgunluk olduğunda bedenimizin dilini nasıl anlamlı, ortaya koyduğu gerekleri nasıl karşılamalıyız? Nefes nefese kendimizi attığımız koltukta, sabahları bir türlü çıkamadığımız yatakta gün boyu ayaklarımızı sürterek yürüdüğümüz yollarda"yorgunluk!"